Temel, karanlık ve fırtınalı bir gecede otostop çekmektedir. Yağmur o kadar şiddetlidir ki, bir metre ilerisini zor görülmektedir. Temel, yaklaşan bir otomobilin farını güçlükle fark eder, otomobil bizimkinin önünde biraz duraklar gibi olunca kendini arabaya atar ve hemen kapıyı kapatır, önüne döndüğü anda irkilir.
Direksiyonda kimse yoktur! Araba, çalışmadığı halde, yavaşça hareket etmeye başlar. Temel tırsar, korku içinde titremeye başlar, ileride bir viraj vardır, araba uçuruma doğru gitmektedir. Bir taraftan ağlarken, diğer taraftan da dua etmeye başlar... Uçuruma gelmek üzereyken, direksiyonda bir elin belirdiğini ve arabanın virajı döndüğünü görür.
Kafayı sıyırmak üzeredir, sonraki birkaç virajda da aynı el arabayı yönlendirir! Temel bütün cesaretini toplayıp ani bir hareketle kapıyı açar ve kendini arabadan dışarı atıp, en yakın ışıklara doğru koşmaya başlar.
Köye girdiğinde hala zangır zangır titremektedir. Hemen köy kahvesine dalar ve kahvedekilere anlaşılmaz seslerle başından geçenleri anlatmaya başlar.
Ortalığı bir sessizlik kaplar...
Bir süre kadar sonra, yağmurdan iyice ıslanmış, sanki çamura bulanmış iki kişi, nefes nefese kahveye girer.
Girenlerden biri Temel’i görür görmez yanındakine döner ve şöyle der:
"Aha bak! Biz arabayı iterken binen kazma buydu işte!":cool: