“Keser Olma Testere Ol!”
Büyük kavgaların yarısını, lüzumsuz kırgınlıkların tamamını, başıbozuk yorumların üçte ikisini, kalp kıran atışmaların tamamına yakınını, mutsuz evliliklerin pek çoğunu; hülasa anlaşmazlık noktalarımızın neredeyse hepsini tek kalemde, hem de tebessümle halletmenin çok basit ve güzel bir yolundan haber vereyim mi size?
İnsaf ve halden anlamak!
Meseleleri ve insanları değerlendirirken bir parça insafla; eleştirirken, kızarken, kavga ederken azıcık halden anlayarak hareket edebilsek; insan, yuva, dostluklar, memleket, hatta sosyal medya güzelleşecek. Çözüm bu kadar basit, mesele buncağızdan ibaret.
İnsaf Arapça bir kelime, ‘yarı, yarım’ manasındaki ‘n-s-f’ kökünden geliyor, merhamet ve ılımlılık demek. Bu kelimenin bu kökten gelmesi insaflı olma iddiasındaki insana bir davetin kapısını aralıyor ve diyor ki: Yorum yaparken hata payının yarısını, eleştirirken haksızlık iddiasının yarısını, tartışırken yanılma payının yarısını peşinen kabul et! Hep bana, hep bana diyen keser gibi olma yani, bir sana bir bana diyen testere gibi ol!
Birisine yapmaması gerekirken yaptığı bir hareketten dolayı kızarken, yapmaman gerekirken yaptığın hareketlerin gelsin aklına, insanın böyle bir varlık olduğunu kendinden yola çıkarak anla ve eleştirinin dozunu yarıya indir!
Birisinin değiştirmesi gerektiğine inandığın ama bir türlü değiştiremediği ahvalini yargılarken, kendinde değiştirmek istediğin halde değiştiremediğin hallerin var olduğu gelsin aklına, değişmenin kolay olmadığını kendinden hareketle fark et ve ses tonunu yarıya indir!
Birisini, söylememesi gerekirken söylediği yahut söylemesi gerekirken söylemediği sözden ötürü darağacına çekerken, kendinin benzer durumlarda yaptığı hatalar gelsin aklına ve ipi gevşet, tekmeleme öyle bir kalemde iskemleyi!
İnsansan bir ötekini eleştir bir kendini, Müslümansan bir başkasını yargıla iki kendini, dervişsen öteki diye bir şey olmadığını fark et ve hep kendine çal köteği! Ömer Tuğrul Bey hocamın kulakları çınlasın: Müslümanlık ince insanlıktır; dervişlik ince Müslümanlık!
İnsafın mevzuyu çözmeye takat getiremediği yerde halden anlamak yetişsin imdada. Empati değil ama hemhâl olmak manasına halden anlamak. Empatide kendini ötekinin yerine koyma çabası var zira; hemhal olmakta ise istesen de karşıdakinin yerine kendini koymamazlık edememek. Üşüyen bir çocuk görünce üşümenin zorluğunu düşünüp ‘ah canım, yazık!’ demeye empati diyorlar; o çocuk ısınmadıkça tir tir titreyip neredeyse donacak hale gelmeye ise hemhâl olmak!
Filanca da şöyle şöyle bir durumda böyle böyle yaptı deyip ortalığı yıkmadan önce aynı durumda sen olsan nasıl yapardın, hatta daha evvel benzer durumlarda benzer şeyleri yapmış mıydın bir düşün, bir hatırla, azıcık halden anla!
İnsan zenginliğiyle, şöhretiyle, imkanıyla imtihan olur. İmtihanı kaybetmiş gibi görünen bir kimsenin kalemini şehvetle kırmadan evvel aynı şartlar sana verilseydi halin nice olurdu, iki tefekkür et, kendine dön ve ‘aman Yâ Rabbî’ de!
Gelmesi gerekirken gelemeyen, vermesi gerekirken veremeyen, yapması gerekirken yapamayan olursa silme üstünü hemen öyle. ‘İşi çıkmıştır, imkânı yoktur, elinden gelmemiştir’ de, hem kalbini kirletme başkasının ayıbıyla, hem başkalaştırma kendinden olanı durduk yerde!
Yerinde bir söz, bir sükût, hatta bir bakış binlerce cilt kitaptan daha tesirlidir buyururmuş kudemâ. İnsaf ve halden anlamayı tablolaştıracak iki meseleyi arz edeyim de yazı kalbimize daha bir yer etsin.
Vaktiyle bir Allah dostu bir beldeyi ziyaret edip, sohbet etmiş ahaliye. Nasip olmuş bir eşkıya da dinlemiş hazreti, hislenmiş, gözyaşı dökmüş, tövbe etmiş dahası. Kalkıp gideceği vakit, dervişândan birine dönüp, ‘Babacığım, tövbe ettik ama, benim dedem de babam da eşkıyaydı, biz başka iş bilmeyiz, şimdi nice olacak halimiz?’ diye sormuş. Derviş baba eşkıyayı erenlerin huzuruna çıkarıp meseleyi arz edince gülmüş hazretim ve buyurmuş ki: Baba mesleğine devam etsin ama insafı elden bırakmasın!
Baba mesleği eşkıyalık olana bile insaf lazımsa, peygamberinin meşrebi insaf olana eşkıyalık etmez yakışmaz!
Halden anlamak bahsinde de Neyzen Tevfik merhumun vefatından sonra Fethi ağabeye söylediği söz kalbimize küpe oluversin. Çok sevdiği Neyzen’in cenazesine bir mecburiyet sebebiyle katılamamış Fethi ağabey, müteessir olmuş, mahzun olmuş, pek gözyaşı dökmüş. Birkaç gün sonra muhibbinin hüznüne dayanamayan Neyzen rüyada misafir olmuş Fethi ağabeye. Uzun laf etmemiş öyle, teselli babında tek cümle söylemiş ama kalbi teskin etmeye yetmiş o cümle: Üzülme Fethi! Biz halden anlarız!
İnsaf ettikçe güzelleşeceğiz dostlar, halden anladıkça çirkin kalmayacak dünyada!
Serdar Tuncer
hikaye etiketleri
hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, dini hikaye, dini hikaye oku, dini hikayeler, kısa dini hikayeler, Dini Hikayeler kısa, yaşanmiş ibret verici dini hikayeler, en güzel dini hikayeler, ders veren dini hikayeler, dini hikayeler, Peygamberimiz’den Dini Hikayeler, yaşanmış dini hikayeler, gerçek dini hikayeler, düşündüren hikayeler, ibretlik hikayeler, eğitici hikayeler, ders veren hikayeler, Serdar Tuncer Kıssadan Hisse, Serdar Tuncer, Serdar Tuncer hikayeleri, Serdar tuncer hikaye, serdar tuncerden hikaye, serdar tuncer sohbetleri, Hikayelerimizden, keser olma testere ol,
Kategoriler
- Atasözü ve Deyim Hikayeleri
- Başarı Hikayeleri
- Bilgelik Hikayeleri
- Aşk Hikayeleri
- Çocuk Hikayeleri
- Çocuk Klasikleri
- Dede Korkut Hikayeleri
- Dini Hikayeler
- Düşündüren Eğiten Hikayeler
- Duygusal Hikayeler
- Dehşet Hikayeleri
- Efsane Hikayeler
- Eğlenceli Hikayeler
- Guy de Maupassant Hikayeleri
- Halk Hikayeleri
- Genel Hikayeler
- İbretlik Hikayeler
- Kahramanlık Hikayeleri
- Çocuk Masalları
- Kısa Hikayeler
- Korku Hikayeleri
- Macera Hikayeleri
- Mesneviden Hikayeler
- Nasrettin Hoca'dan Seçmeler
- Okul Hikayeleri
- Ömer Seyfettin Hikayeleri
- Roman Özetleri
- Seçme Hikayeler