İçinde bilgi, bilmek geçen deyimler ve anlamları. Bilginin önemi ile ilgili deyimler ve anlamları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.
Adı gibi bilmek; çok iyi bilmek.
Ağzının tadını bilmek;
2) Her şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak:
Ağzıyla içmesini bilmek; sözünü, sohbetini karşıdaki kişiyi incitmeyecek bir biçimde ayarlamak.
Allah bilir
Yağmur yağar mı dersin? - Allah bilir!
“Allah bilir, bu kadarcık kestirdiği için bile bir araba dolusu laf edecekti.” - E. Şafak.
Aman zaman bilmemek; fırsat vermemek.
Antikasını bilmek; en iyisini bilmek.
Arkasına (bile) bakmadan gitmek (kaçmak); arkada kalanlarla ilgilenmeden bir yerden hızlıca ayrılmak:
Avucunun içi gibi bilmek; bir yeri, bir şeyi çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek: “Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim.” -H. Taner.
Bal alacak çiçeği bilmek (bulmak); çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek, bulmak.
Bastığı yeri bilmemek;
2) Şaşkınlıktan nerede olduğunu seçememek, durumunu kontrol edememek.
Bildiğinden şaşmamak (kalmamak); hiçbir etkiye aldırış etmeyerek doğru bildiği davranışı sürdürmek.
Bildiğini okumak; herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak:
Bildiğini yapmak; verilen öğütleri dinlemeyerek tutumunu sürdürmek:
Bildiğini yedi mahalle bilmez; bir kimsenin çok kurnaz, çokbilmiş olduğunu anlatan bir söz.
Bildik çıkmak; birbirlerini eskiden bildiklerini veya ailece tanıştıklarını anlamak:
Bildim bileli; öteden beri, eskiden beri:
Bile bile lades
“Benimki bir yapı meselesi. Ben böyleyim. Benimki bile bile lades. Aldırmıyorum, hoşgörümü kullanıyorum.” - N. Meriç.
Bilgi tazelemek; önceden sahip olduğu bilgiyi yenilemek, güncelleştirmek: Matematikle ilgili bilgilerimi tazeledim.
Bilgiçlik satmak (taslamak); bilmediği hâlde bilir görünmek, bilgin geçinmek:
Bilincine varmak; anlamak, kavramak:
Bilir bilmez; yarım bilgi ile, bilip bilmediğine aldırmadan:
Bilmem hangi (kaç, kim, nasıl, ne); önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılan bir söz: Bilmem hangi dairede kâtipmiş.
Bilmezlikten gelmek; bilmiyor görünmek.
Bir ben, bir de Allah bilir; “çok sıkıntı için” anlamında kullanılan bir söz:
(bir şeyin) Yanından bile geçmemiş; o şeyle hiçbir ilgisi yok” anlamında kullanılan bir söz.
(birine) Biliş çıkmak; tanımak, önceden tanış olmak: “Hiç kimse bu kara yağız garip yiğide biliş çıkmadı.” -K. Tahir.
(birine) Haddini bildirmek; sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak:
(birinin) Cemaziyelevvelini bilmek; bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü veya kötü durumunu bilmek.
(birinin) Ciğerinin içini bilmek; çok yakından tanımak, her türlü düşüncesini bilmek:
(birinin veya bir şeyin) Kıymetini bilmek; önemini, değerini bilmek:
Borcunu bilmek;
2) Borcunu zamanında öder olmak.
Dini gibi bilmek; çok iyi bilmek:
Doğru bildiği yoldan ayrılmamak (şaşmamak); her ne olursa olsun inandığı ilkelere bağlı kalmak:
Elma da alma da demesini biliriz; “şartlara göre uygun davranırız” anlamında kullanılan bir söz.
Ezbere bilmek;
“Buraların altını ezbere bilirim, ezbere.” - S. F. Abasıyanık.
Fare çıktığı deliği bilir; “bir kabahate, suça veya gizli işe kalkışan kişi, yakalanacağını anladığında nereye sığınacağını bilir” anlamında kullanılan bir söz.
Fırsat bilmek; bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak:
Fırsatı ganimet bilmek; çıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak:
Görev bilmek (saymak, addetmek); görev olarak üzerine almak, sorumluluk üstlenmek: “Umutlu da olsam umutsuz da olsam görev bildiğim işi yerine getiririm.” - M. C. Anday.
Görüş bildirmek; bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek.
Sayısını Allah bilir; o kadar çok ki saymakla bitmez” anlamında kullanılan bir söz.
Sen bilirsin; “nasıl uygun bulursan öyle yap” anlamında kullanılan bir söz:
Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi.” - M. Ş. Esendal.
Siz bilirsiniz; “nasıl istersiniz öyle olsun” anlamında kullanılan bir söz.
Su gibi bilmek (okumak); yanlışsız bilmek veya okumak.
Şeytanın yattığı yeri bilmek; bilinmesi ve hatırlanması güç şeyleri bilmek, çok kurnaz ve açıkgöz olmak.
Şunu bunu bilmemek; itiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek.
Uyku nedir bilmeden; dinlenme imkânı bulamadan.
Yakından bilmek (tanımak); bir kimseyi, bir şeyi bütün özellikleriyle bilmek veya tanımak.
Yol iz bilmek;
2) Görgülü davranmak.
Yolunu bilmek; yöntemini biliyor olmak.