İçinde okumak kelimesi geçen atasözleri, deyimler ve anlamları. Okumak hakkındaki atasözleri, deyimlerin açıklamaları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.
Okumak ile ilgili atasözleri
Benim oğlum bina
okur, döner döner yine
okur; çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini
okur; bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
Cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini
okur; bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.
Çok yaşayan (
okuyan) bilmez, çok gezen bilir; çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok
okuyan onun bildiklerini bilemez.
Düğünü
okuyucu boklar; iki taraf arasındaki güzel ilişkileri, söz götürüp getiren anlayışsız aracı bozar.
Düşman düşmana gazel (Yasin)
okumaz; düşmandan ancak kötülük beklenir.
Gelen gidene rahmet
okutur; beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.
Herkes bildiğini
okur; başkaları ne söylerse söylesin, herkes kendi düşünüşüne göre iş yapar.
Okumak ile ilgili deyimler
Adı bile
okunmamak; birine veya bir şeye hiç önem verilmemek.
Bela
okumak; birine ilenmek.
Bildiğini
okumak; herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak:
(bir şeye) Fatiha
okumak; o şeyden umudunu kesmek.
(biri ötekinin) Babasına rahmet
okumak; hakkında iyilik düşünmemek.
(birinin) ciğerini
okumak; onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek:
(birinin) içini
okumak; birinin gizli, saklı düşüncelerini anlamak:
(birinin) künyesini
okumak; ayıplarını yüzüne vurarak bir kimseye sövmek.
Bülbül gibi konuşmak (
okumak);
“Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.” - H. E. Adıvar.
Canına ezan
okumak; bir kimsenin hakkından gelmek, öldürmek.
Canına
okumak; tkz. berbat ve perişan etmek:
Çarkına etmek (
okumak); argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek.
Düşüncesini
okumak; bir kimsenin ne düşündüğünü anlamak.
Esamesi
okunmamak; kendisine değer verilmemek, adı anılmamak:
Ezber
okumak; bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle söylemek.
Ezberden
okumak; daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söylemek.
Gazel
okumak
“Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel
okuması lazımdı.” - S. Ayverdi.
Gözleri velfecri
okumak; kurnazlığı gözlerinden belli olmak.
Gözlerinden
okumak; düşüncelerini bakışlarından sezmek:
Hariçten gazel
okumak (atmak)
2) Bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.
İçinden
okumak
2) argo Sessiz bir biçimde sövmek.
kalbini
okumak; birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak.
Katakulli
okumak; yalan söylemek, palavra atmak:
Lahavle çekmek (
okumak); “lahavle” sözünü söylemek:
Lanet
okumak; bir kimsenin Tanrı’nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek:
Martaval atmak (
okumak); inanılmayacak sözler söylemek, yalan söylemek.
Masal
okumak (anlatmak); inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.
Maval
okumak; yalan söylemek, yalan söyleyerek oyalamak, masal
okumak.
Mektubu dışından
okumak; bir kimsenin içinden geçeni yüz çizgilerinden anlamak.
Meydan
okumak; korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, kavga veya yarışmaya çağırmak:
Mukabele
okumak; topluluk karşısında dinleyicilerin takip edebileceği biçimde Kur’an’ı
okumak.
name
okumak; herkesin bildiği leri veya sözleri söylemek.
Okulu asmak (kırmak);
okuldan kaçmak, derslere girmemek.
Okumayı sökmek;
okula yeni başlayan öğrenci, verilen eğitim sonrası
okumaya başlamak,
okuma becerisini kazanmak.
Okuyup üflemek; dinî inanca göre bir duayı
okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yollamak: “Gerçi her gece yatmadan evvel
okuyup üflerse de çok geçmeden yine uyanır ve kalkardı.” -A. Ş. Hisar.
Rahmet
okumak; Tanrı’nın merhamet ve bağışlaması için dua etmek.
Rahmet
okutmak; biri, kötü bir kimseden daha kötü çıkmak.
Sala vermek (
okumak)
“Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sala verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla’yı hatırlatıyordu.” - H. E. Adıvar.
Su gibi bilmek (
okumak); yanlışsız bilmek veya
okumak.
Tersinden
okumak;
2) Olayı veya bir sanat eserini farklı biçimde değerlendirmek, yorumlamak.
Tozdan dumandan ferman
okunmamak; ortalık çok karışık olmak.
Yave
okumak; gereksiz söz söylemek, boşa konuşmak:
Yüzünden
okumak
2) Herhangi bir durumu yüzünden anlamak.