Bu yazımzda sizlere Fincancı katırlarını ürkütmek deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi hakkında bilgiler vereceğiz.
Fincancı katırlarını ürkütmek deyiminin anlamı:
Hiç öfkelendirilmemesi gereken kişilere zarar verecek hareketlerde bulunup onların öfkelerini üzerine çekmek.
Hassas konulara değinmek.
Fincancı katırlarını ürkütmek deyiminin hikâyesi:
Hoca bir gün, yolunun üstündeki mezarlıktan geçmektedir.
Ayağı kayar, yeni kazılmış bir çukura yuvarlanır. Hemen toparlanıp kalktığında bakar ki üstü başı tozlanmış. Tozlarını silkelemek için üstündekileri çıkardığında aklına birden, “Hazır çukura girmiş ve soyunmuşken kendimi ölü yerine koyup şuraya uzansam; bakalım sorgu meleği geldiğinde ne soracak, öğrenmiş olurum,” diye bir fikir gelir. Çukura boylu boyunca yeniden uzanır.
Tam o sırada, kulağına şangır şungur sesler gelmesin mi? Hoca kıyamet koptu sanır, fırlar mezardan.
Meğer o sırada, bir kervan geçmekteymiş oradan. Hoca mezarlıktan fırlayınca katırlar ürküp kaçar; kırılmadık ne fincan kalır ne kâse… Kervan sahipleri çok öfkelenir, ellerine birer sopa alıp koşarlar Hoca’nın yanına:
“Bre sen kimsin? Burada ne işin var?” “Ben ölüyüm,” der Hoca.
“Peki, çukurun dışında ne işin var senin?” “Dünyayı seyre çıktım!”
Ötekilerin öfkesi zaten burnunda:
“Yaa, öyle mi?” derler. “Biz sana dünyayı bir güzel seyrettirelim de gör!”
Sopalarla temiz bir dayak atarlar Hoca’ya. Hoca zar zor toparlanıp eve döndüğünde onu karşısında perperişan gören karısı şaşkınlıkla:
“Efendi, neredeydin sen böyle?” diye sorar.
Hoca:
“Sorma hatun sorma, öteki dünyadan geliyorum,” der.
Hoca’nın alay ettiğini sanır kadıncağız:
“Ya, öyle mi, ne var ne yok oralarda?” diye sorunca Hoca, bir köşeye yığılıp kalırken cevap verir:
“Fincancı katırlarını ürkütmezsen bir şey yok!”
İşte fincan, işte katır,
Hoca bulmuş, boş bir kabir.
Ürkütmüş yüklü
katırları,
Haşat etmiş fincanları.