Bu yazımızda sizlere Dağdan gelip bağdakini kovmak deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi hakkında bilgiler vereceğiz.
Dağdan gelip bağdakini kovmak deyiminin anlamı:
Peki, hiç merak ettiniz mi, Dağdan Gelip Bağdakini Kovmak ilk kez nasıl ortaya çıkmış.
Şimdi hep birlikte Dağdan Gelip Bağdakini Kovmak deyiminin ortaya çıkış hikâyesini okuyalım.
Dağdan gelip bağdakini kovmak deyiminin hikâyesi:
Hakkı olmadığı hâlde emek verilen bir yeri, bir işi sahiplerinden zorla almaya çalışmak.
Emek kutsaldır. Herkesin emeğine saygı göstermeli, kimsenin hakkını haksız yere elinden almamalıdır. Bir şeyi hak etmek için alınlar terlemeli, emek verilmelidir.
Köylünün biri kendine ekecek bir saha açmak için dağdaki fundalık ve çalıları söküp temizliyormuş. Ayrık otu gibi çabuk üreyip etrafı kaplayan otları da söküp söküp atmış. Bu ayrık otlarından biri arazinin eğiminden olsa gerek, çok bakımlı bir bağın içine düşmüş. Bağ sahibi de bunu önemsememiş. Fakat bir de bakmış ki bağının her tarafının ayrık otlarıyla dolduğunu görmüş. Bir sürü işçi tutarak bağını bu ayrık otlarından temizlemiş, iyice masrafa girmiş. Toprağın derinliklerine salkım saçak kök salan bu ayrık otlarını temizletirken kendi kendine şöyle mırıldanmış, “Dağdan geldiniz, bağdaki asmalarımı kovmaya kalktınız. Öyle yağma yok!”
Gerçi çok cihanda boşa yalanlar,
Nerde bilmeyenler, nerde bilenler!
Böyledir kaide
dağdan gelenler
Bağda olanları kovar, demişler.
(La)
Dağdan gelip bağdakini kovmak Sonradan katıldığı bir işe pek emeği geçmediği halde bütününe sahiplenmek istemek ya da bir yere sonradan gelip orada öteden beri emek veren kimsenin yerini almaya çalışmak. Girdiği ortamı rahatsız edici tavırlar sergileyen insanın yapmış olduğu kötü davranış.
Bağın sahibi işi dolayısıyla dağa çıkmışsa ve o sırada bağda evin sahibi olmayan birileri varsa ki bunlar herkes olabilir akraba,komşu vs ve dağdan gelen adam bunları kovuyorsa son derece normal bir durumdur.
Sanırım 6. nesil yazarlara direk söylenmek istenen budur. Amacın aslında bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğunu eski nesil yazarlara; suyun küçüğün sözünde büyüğün olduğunu neslime hatırlatırım.