İçinde ve anlamında fırsat kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Fırsat hakkında deyimler ve anlamları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.
Aline
fırsat geçmek; imkân bulmak: Hazır
fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?
Fırsat beklemek (aramak); en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
Fırsat bilmek; bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak:
Fırsat bu
fırsat; yararlanılacak en uygun zaman anlamında kullanılan bir söz:
Fırsat bulmak; uygun, elverişli zaman bulmak:
Fırsat düşmek (çıkmak); bir imkâna kavuşmak:
Fırsat her vakit ele geçmez;
fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan
fırsat iyi değerlendirilmelidir anlamında kullanılan bir söz.
Fırsat kollamak (gözlemek); yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek: Sonra
fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu - T. Buğra.
Fırsat vermek; bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak:
Fırsatı ganimet bilmek; çıkan
fırsattan en iyi biçimde yararlanmak:
Fırsatı kaçırmak; elverişli durumdan yararlanmamak:
Fırsatını düşürmek; kolayını bulmak.
Fırsattan istifade etmek; ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
Aman zaman bilmemek;
fırsat vermemek.
Atı alan Üsküdar'ı geçti;
fırsatın kaçırılıp artık yapılacak bir şeyin kalmadığını anlatan bir söz.
(birine) gün doğmak; isteklerini gerçekleştirmek için iyi bir duruma erişmek veya eline olağanüstü bir
fırsat geçmek.
Gözü açık olmak;
fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.
Meydan bırakmamak;
fırsat vermemek: Ona ağız açmaya meydan bırakmadım. - R. N. Güntekin.
Meydan bulamamak;
fırsat bulamamak.
Nefes aldırmamak; dinlenmesine
fırsat vermemek, aralık vermemek.
Sözü ağzına tıkamak; bir kimsenin konuşmasına
fırsat vermeden kendisi konuşmaya başlamak.
Şans tanımak; imkân vermek,
fırsat vermek.
Zaman kollamak
2) Uygun bir
fırsat beklemek.