İçinde nefes, soluk kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Nefes, soluk hakkında deyimler ve anlamları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.
Açlıktan nefesi kokmak; yoksulluk içinde bulunmak.
Geniş bir nefes almak; sıkıntılı bir durumdan kurtulmak, ferahlığa kavuşmak.
Nefes aldırmamak; dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek.
Nefes almak
Nefes aldıkça içime kurum ve is kokusu doluyor sanıyorum. - R. E. Ünaydın.
3) Ferahlamak, rahatlamak:
4) Mutlu bir biçimde yaşamak:
Nefes çekmek
Ramazan sigarasının izmaritinden birkaç
nefes çekti. - Ç. Altan.
N
efes darlığı çekmek; solumada sıkıntı yaşamak:
Nefes etmek; boş bir inanışa göre, rahatsızlığı, illeti geçirmek için okuyup üflemek:
Nefes nefese kalmak; soluğu tıkanacak gibi olmak:
N
efes tüketmek; uzun uzun ve boş konuşmak:
Nefesi durmak;
Nabzı durdu,
nefesi durdu galiba - Y. Z. Ortaç.
Nefesi kesilmek (daralmak veya tutulmak);
N
efesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu. - M. Ş. Esendal.
İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın
nefesi kesiliyor. - B. R. Eyuboğlu.
Nefesini tutup beklemek; heyecan, merak veya endişeyle sonucu izlemek:
Son nefesini vermek; ölmek:
(birinin) Sesi soluğu çıkmamak (kesilmek); sesi çıkmamak:
Soluğu (bir yerde) almak; bir yere hemen gitmek veya sığınmak:
Soluğu kesilmek (tutulmak)
2) mec. Aşırı heyecanlanmak;
Soluğunu kesmek; bir şey çok heyecan veya korku vermek:
Soluk aldırmamak; ara vermeden çalıştırmak, vakit bırakmamak.
Soluk almak;
Caddeye çıkınca derin
soluk alıyorduk. - A. Kutlu.
Hem biraz
soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum. - S. M. Alus.
Soluk soluğa kalmak; nefes alamayacak duruma gelmek, çok yorulmak: