Bir gün bizim Temel İstanbul'a arkadaşı Dursun'u ziyarete gitmiş. Akşam geç vakitlere kadar oturup sohbet etmişler. Akşam
yemeğinden sonra Dursun Temel'e demiş ki.
- “Bak dostum hacen bir ihtiyacun varsa şimdi gör. Tuvalete bizim yatak odasından gidiliyor, yoksa sonra gidemezsin. ”
Temel ise gayet rahat bir şekilde:
- “Ben eyuyum hec bi ihtiyacım yok. ”
Sonra yatmışlar. Gecenin bir yarısı bizim Temel sancılar içerisinde uyanmış. Yediği ağır yemekler sıkıştırmaya başlamış. Garibim
tavuk gibi zıplamaya başlamış. Bir türlü gidecek gibi değil sancılar. Tuvalete de gidemiyor. Son kerteye gelmiş. Çıktı çıkacak.
Temel bir bakmış camın kenarında bir çiçek saksısı. Kaptığıynan çiçeği kaldırmış ve saksının içine ihtiyacını gidermiş. Geride çiçeği
toprağı ile birlikte saksının içerisine güzel bir şekilde yerleştirerek yatmış. Sabah erkenden de oradan tüymüş memlekete. 6 ay
kadar geçtikten sonra bizim Temel Dursun'a bir mektup yazmış:
Nasılsın iyi misin falan filan. Dursun mektuba hemen cevap yazmış: Hal hatır sormadan hemen meseleye geçmiş:
- “Ula Temel nereye sıçtıysan çabuk söyle. Üç ev değiştirdim hala kokuyu çıkaramadım. ”