Okumak ile ilgili atasözleri ve deyimlerin anlamları

Thema bewerten:
Ergebnis 1 bis 1 von 1

Thema: Okumak ile ilgili atasözleri ve deyimlerin anlamları

  1. Gehen Sie zu DankeHerunterladen #1
    Gehen Sie zu Danke
    Kıdemli Üye Avatar von İnfo

    Info

    Gehen Sie zum Anfang des Beitrags

    Deyim Okumak ile ilgili atasözleri ve deyimlerin anlamları

    Okumak ile ilgili atasözleri ve deyimlerin anlamları

    İçinde okumak kelimesi geçen atasözleri, deyimler ve anlamları. Okumak hakkındaki atasözleri, deyimlerin açıklamaları hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

    Okumak ile ilgili atasözleri ve deyimlerin anlamları

    Okumak ile ilgili atasözleri

    Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur; çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.

    Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur; bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.

    Cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur; bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır.

    Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir; çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.

    Düğünü okuyucu boklar; iki taraf arasındaki güzel ilişkileri, söz götürüp getiren anlayışsız aracı bozar.

    Düşman düşmana gazel (Yasin) okumaz; düşmandan ancak kötülük beklenir.

    Gelen gidene rahmet okutur; beğenmediğimiz bir kişinin yerine öyle birisi gelir ki eskisini aratır.

    Herkes bildiğini okur; başkaları ne söylerse söylesin, herkes kendi düşünüşüne göre iş yapar.


    Okumak ile ilgili deyimler

    Adı bile okunmamak; birine veya bir şeye hiç önem verilmemek.

    Bela okumak; birine ilenmek.

    Bildiğini okumak; herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak:

    (bir şeye) Fatiha okumak; o şeyden umudunu kesmek.

    (biri ötekinin) Babasına rahmet okumak; hakkında iyilik düşünmemek.

    (birinin) ciğerini okumak; onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek:

    (birinin) içini okumak; birinin gizli, saklı düşüncelerini anlamak:

    (birinin) künyesini okumak; ayıplarını yüzüne vurarak bir kimseye sövmek.

    Bülbül gibi konuşmak (okumak);

    “Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.” - H. E. Adıvar.

    Canına ezan okumak; bir kimsenin hakkından gelmek, öldürmek.

    Canına okumak; tkz. berbat ve perişan etmek:

    Çarkına etmek (okumak); argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek.

    Düşüncesini okumak; bir kimsenin ne düşündüğünü anlamak.

    Esamesi okunmamak; kendisine değer verilmemek, adı anılmamak:

    Ezber okumak; bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle söylemek.

    Ezberden okumak; daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söylemek.

    Gazel okumak

    “Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel okuması lazımdı.” - S. Ayverdi.

    Gözleri velfecri okumak; kurnazlığı gözlerinden belli olmak.

    Gözlerinden okumak; düşüncelerini bakışlarından sezmek:

    Hariçten gazel okumak (atmak)

    2) Bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.

    İçinden okumak

    2) argo Sessiz bir biçimde sövmek.

    kalbini okumak; birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak.

    Katakulli okumak; yalan söylemek, palavra atmak:

    Lahavle çekmek (okumak); “lahavle” sözünü söylemek:

    Lanet okumak; bir kimsenin Tanrı’nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek:

    Martaval atmak (okumak); inanılmayacak sözler söylemek, yalan söylemek.

    Masal okumak (anlatmak); inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.

    Maval okumak; yalan söylemek, yalan söyleyerek oyalamak, masal okumak.

    Mektubu dışından okumak; bir kimsenin içinden geçeni yüz çizgilerinden anlamak.

    Meydan okumak; korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, kavga veya yarışmaya çağırmak:

    Mukabele okumak; topluluk karşısında dinleyicilerin takip edebileceği biçimde Kur’an’ı okumak.

    name okumak; herkesin bildiği leri veya sözleri söylemek.

    Okulu asmak (kırmak); okuldan kaçmak, derslere girmemek.

    Okumayı sökmek; okula yeni başlayan öğrenci, verilen eğitim sonrası okumaya başlamak, okuma becerisini kazanmak.

    Okuyup üflemek; dinî inanca göre bir duayı okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yollamak: “Gerçi her gece yatmadan evvel okuyup üflerse de çok geçmeden yine uyanır ve kalkardı.” -A. Ş. Hisar.

    Rahmet okumak; Tanrı’nın merhamet ve bağışlaması için dua etmek.

    Rahmet okutmak; biri, kötü bir kimseden daha kötü çıkmak.

    Sala vermek (okumak)

    “Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sala verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla’yı hatırlatıyordu.” - H. E. Adıvar.

    Su gibi bilmek (okumak); yanlışsız bilmek veya okumak.

    Tersinden okumak;

    2) Olayı veya bir sanat eserini farklı biçimde değerlendirmek, yorumlamak.

    Tozdan dumandan ferman okunmamak; ortalık çok karışık olmak.

    Yave okumak; gereksiz söz söylemek, boşa konuşmak:

    Yüzünden okumak

    2) Herhangi bir durumu yüzünden anlamak.




Aktive Benutzer

Aktive Benutzer

Aktive Benutzer in diesem Thema: 1 (Registrierte Benutzer: 0, Gäste: 1)

Berechtigungen

  • Neue Themen erstellen: Nein
  • Themen beantworten: Nein
  • Anhänge hochladen: Nein
  • Beiträge bearbeiten: Nein
  •