Yanlış hesap Bağdat\'tan döner atasözünün anlamı

Thema bewerten:
Ergebnis 1 bis 1 von 1

Thema: Yanlış hesap Bağdat\'tan döner atasözünün anlamı

  1. Gehen Sie zu DankeHerunterladen #1
    Gehen Sie zu Danke
    Kıdemli Üye Avatar von İnfo

    Info

    Gehen Sie zum Anfang des Beitrags

    Atasözü Yanlış hesap Bağdat\'tan döner atasözünün anlamı

    Yanlış hesap Bağdat\'tan döner atasözünün anlamı

    Yanlış hesap Bağdat`tan döner, yanlış bir yolda olduğunu anlayan kişi, bu uğurda ne denli emek ve para harcamış olursa olsun, geri dönüp doğru yola yönelmelidir. Yanlış eninde sonunda ortaya çıkar.

    Yanlış hesap Bağdat\'tan döner atasözünün anlamı

    Yanlış yapılan bir şeyin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin bir gün doğru şekli elbette görülür. Bu durumda yanlış üzerine ısrar etmenin faydası yoktur. Bilakis en kısa sürede doğru olan şeklin uygulanması gerekir. Yanlış tutumdan vazgeçmek önemli bir erdemdir. Yanlış yapılmış bir uygulamanın doğrusu ile karşılaşıldığında söylenir. Yanlış hesap Bağdat'tan döner anlamı şu şekilde :

    Ortaya çıkan bir yanlışlık çok geç de olsa, ne olursa olsun düzeltilmelidir.

    Yanlış ve hata yapmak biz insanlar içindir. Yanlış bir yolda olduğunu anlayan kimse, bu uğurda ne kadar emek ve para harcamış olursa olsun geri dönüp doğru yola yönelmelidir. Ortaya çıkan bir yanlışlık geç de olsa düzeltilmelidir. Yanlışta ısrar etmek hoş karşılanmaz. Yanlış eninde sonunda ortaya çıkar.


    Yanlış Hesap Bağdat'tan Döner TDK anlamı nedir?

    Ortaya çıkan bir yanlışlık çok geç de olsa düzeltilebilir” anlamında kullanılan bir söz



    Yanlış Hesap Bağdat'tan Döner Hikayesi;

    Ticari Nakliyatın kervanlarla yapıldığı devirlerde, İstanbullu bir tüccara ipekli kumaş, kürk, mücevherat, deri, hurma, pirinç ve benzeri mallar getiren bir kervancı, getirdiği malların parasını alırken daima zorluk çekermiş. Bir seferinde, İstanbullu tüccar, hesap görürken, çarpma ve toplamalarda kasden hile yaparak, zavallının beş yüz altınını iç etmiş. Zavallı kervancı önceleri farkına varmamış, kervan hareket etmiş, İstanbul’dan çıkıp Şam, Halep, Bağdat, Beyrut ve Mısır’a kadar uzun bir sefer yapacakmış. Tüccar; “Deve yürüyüşü ile kervanın Mısır’a gidiş dönüşü altı ay sürer, hilemi yutturdum, bir daha dönün-ceye kadar da unutulur ve kaynar gider,” der sevinirmiş. Kervancı Bağdat yoluna düşmüş. Fakat yol uzun, vakit te bol olduğundan, deve üstünde hem gider, hem de İstanbul’da muhtelif tüccarlara sattığı malların hesaplarını bir daha incelermiş. Bu arada, hilekâr tüccardan yediği kazığın farkına varmış. Kervanı oğluna ve ortağına teslim etmiş: “Beni Bağdat’ta bekleyin. Ben İstanbul’a dönüyorum, şu hesabı temizleyeyim, çabucak size yetişirim,” demiş. En iyi arap atlarından birisine atlayıp, üç beş gün sonra İstanbul’a gelmiş. Fakat doğrudan doğruya bu hilekâr herife gidip durumu anlatsa, parayı alamayacağını bildiğinden bir plân hazırlamış. İstanbul’daki dost ve hemşehrileriyle birlikte plânı tatbik etmişler. Ertesi sabah, tüccarın, kapalı çarşıdaki dükkanına iki kadın gelmiş. İkisinin de elinde Tunus işi maroken birer çanta ve içinde pek çok inci, elmas, küpe, yüzük, beşi bir yerde ve kıymetli pırlantalar varmış. Kadınlar: “Biz Hicaz’a gideceğiz, sorduk soruşturduk, en güvenilir tüccar olarak sizi tavsiye ettiler, bunları size emanet bırakacağız. Hicaz’dan, sağ salim dönmek kısmet olursa gelir alırız, yok o mukaddes topraklarda ölürsek, size helâl olsun, bir kısmı ile bize hatim okutursunuz,” demişler. Tüccar sevinmiş, heyecanlanmış, telaşlanmış, kendi ayağıyla gelen bu yüklü kısmetin neşesiyle kadınlara binbir ikram ve izzette bulunurken, kervan sahibi tam bu sırada dükkâna damlamış. Tüccar kervancıyı görünce şaşırmış, kervancı kısaca derdini anlatmış. “Ha evet, sen gittikten sonra ben de hesapları incelerken farkına vardım. Haklısın, hatta senin paranı ayırdım, çocuklarıma da vasiyet ettim, ben haramdan ve kul hakkından çok korkarım, buyurun paranızı.” demiş. Kervancı, altınları kemerine yerleştirmiş, fakat o sırada kadınlar da gitmek için ayağa kalkmışlar: “Biz artık bu sene Hicaz’a gitmekten vazgeçtik. Allaha ısmarladık,” demişler. Dükkan sahibi tüccar, plânı anlamış, kızmış, köpürmüş ve kervancıya bağırmış: “Böyle döne döne hesap mı olur? İlk yaptığımız hesap doğru idi. Bu münasebetsiz zamanda, nereden çıktın geldin başıma? Hani sen Bağdat’a gidiyordun, ne çabuk döndün?” Kervancı, “Yutturduğun yanlış hesap, Bağdat’tan geri döndü,” diye cevap verip, dükkandan çıkıp gitmiş.




Aktive Benutzer

Aktive Benutzer

Aktive Benutzer in diesem Thema: 1 (Registrierte Benutzer: 0, Gäste: 1)

Berechtigungen

  • Neue Themen erstellen: Nein
  • Themen beantworten: Nein
  • Anhänge hochladen: Nein
  • Beiträge bearbeiten: Nein
  •