P harfi ile başlayan deyimler

Rate This Thread:
Results 1 to 1 of 1

Thread: P harfi ile başlayan deyimler

  1. Go to Thank YouDownload #1
    Go to Thank You
    Kıdemli Üye İnfo's Avatar

    Info

    Go to Top of Post

    Deyim P harfi ile başlayan deyimler

    P harfi ile başlayan deyimler

    Bu yazımızda sizlere P harfi ile başlayan deyimler ve deyimlerin anlamları, örnek cümleler hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

    P harfi ile başlayan deyimler

    Pandomim kopmak ; Kavga çıkarmak, tartışma olmak Paniğe kapılmak: Meydana gelen dairden ötürü ansızın telaşlan mak, aşırı biçimde etkilenmek, korkmak Paniğe vermek (ortalığı): Çok korkutmak, dehşete düşürmek.

    Papara yemek: Azar işitmek, paylanmak.

    papaza kızıp perhiz (oruç) bozmak (yemek) : Başkalarına kızıp ken disine yarar getirmeyecek davranışta bulunmak. Para babası: Çok zengin kimse.

    Para bozmak: Bütün parayı ufak paralar haline getirmek, ufak paralar la değiştirmek.

    Para canlısı: Parayı çok seven kimse.

    Para çekmek: -1. Belli bir yere, kimseye yatırılan paranın bir bölümü nü ya da hepsini gerektiğinde geri almak. -2. Başkasından sürekli olarak birtakım bahanelerle para almak.

    Para (parası) çıkışmamak : Para yetişmemek, parası yetecek miktar da olmamak.

    Paradan çıkmak: Bir iş ya da kişi uğruna çok para harcamak, masraf

    etmek.

    Para dökmek : Bir iş ya da kimse uğruna çok para harcamak.

    Para etmek: Bir nesne ya da kimse için, değeri olmak. Para etmemek: -1. Bir nesne-ya da kimse için artık değeri olmamak,

    değerden düşmek. -2. İşe yaramamak, eskisi kadar etkisi olmamak.

    Para gözlü : Paraya aşın düşkün olan kimse. Para kesmek: -1. Devlet söz konusu olduğunda para basmak, para

    çıkarmak. -2. İnsanlar için ise çok fazla para kazanmak.

    Para kırmak: Yaptığı işten ya da şeyden dolayı hak ettiğinden daha

    çok para kazanmak.

    Paran kadar konuş : “Söz, konuşma hakkın paran ölçüsüdedir.” anla mında.

    Parantez açmak: Konuşma ya da yazıya asıl konuşmayla kısmen ilgi li bir bölüm sıkıştırmak.

    Para pul: Para ya da para eden şeyler.

    Para saymak: Para ödemek.

    Parasını çıkarmak: Bir şey, kendisi için ödenen parayı karşılayacak

    kadar yarar sağlamak.

    Parasını sokağa atmak : Kâr getirmeyen bir işe, mala para yatırmak.

    Para sızdırmak (koparmak) (birinden} : Ondan çeşitli yollara başvu rarak para almak.

    Parasız pulsuz : -1. Hiç parası, malı mülkü olmayan; yoksul, züğürt

    2. Hiç para rıareamadan, bedava. Para tutmak : Tulumlu davranıp para biriktirmek

    Paravana (paravan) yapmak (birini, bir kurumu) : Bir kimsenin ya da bir kurumun adından, yetkisinden, gücünden kendisini arka plan da tutarak yararlanmak.

    Para vurmak: -1. Yasadışı yollarla para almak. -2, Bir şeyden çok pa ra kazanmak.

    Paraya kıymak : Bir iş için para harcamaktan kaçınmamak.

    Paraya para dememek : -1. Çok para kazanmaya başlamak . -2.

    para harcamak. -3. Kazandığı parayı küçümsemek.

    Para yapmak: Para kazanıp biriktirmek. Para yemek: -1. Hesapsız harcama yapmak. -2. Rüşvet almak.

    Parayı denize (sokağa) atmak : Parayı yararsız işlere harcamak

    Parazit yapmak : -1. Konuşmayı İlgisiz sözlerle kesmek -2. Saçmala maya başlamak.

    Parmağı ağzında kalmak: Şaşırıp kalmak, şaşakalmak.

    Parmağına dolamak (bir şeyi, kimseyi) : Onu gerekli gereksiz her

    yerde,.olur olmaz bir kişiye söylemek, tartışmak, eleştirmek

    Parmağında oynatmak (birini): Ona istediği her işi yaptırmak.

    Parmağını bile kıpırdatmamak (oynatnamak) : Bir işin yapılması için

    elinde olduğu halde yardımı olmamak.

    Parmağının ucunu göstermemek: Dinsel İnanç yüzünden namah rem olan kimselere vücutlunun hiçbir yerini göstermemek.



    Parmağını oynatmak : İşini kolayca yaptırmak için görevli kimseye rüş vet vermek.

    Parmağı olmak (bir işte) : Başkalarının zararına olacak ya da rahatını

    kaçıracak işlerde gizlice katkısı olmak.

    Parmak basmak (bir şeye) : -1. Belli bir konuya temas etmek, dikkati çekmek. -2. Bir konunun ya da olayın üzerinde durmak. -3. Parmağı nın ucuna mürekkep sürüp imza yerine geçmek üzere kâğıt üzerine basmak.

    Parmak ısırmak : Meydana gelen durum karşısında şaşakalmak.

    Parmak kadar : Henüz pek küçük olan (çocuk).

    Parmak kaldırmak : -1. Bir toplantıda ya da okulda söz almak için İşa ret parmağını açık bırakıp öteki parmakları kapalı tutarak eli yukarı kaldırmak. -2. Bir Önerinin gerçekleşmesi için olumlu oy vermek

    Parmak kalmak: Olmasına az kal inak» hemen tı«nn«n alacak: duru ma gelmek

    Parmaklarını (biHikta) (büe) yemek: Bir yiyeeaği çok lezzetli bul mak “Parmakla gösterilmek : -1. Az bulunmak. -2. Seçkin, ünlü dmak.

    Parmakla sayılmak: Çok az olmak

    Parmak yalanmak : bir şeyden hakkı olmadığı halde çıkar sağlamak

    Pasaportunu (etim) vermek: Onu kovmak, işten atmak

    Pas geçmek (bir şeyi) (birini) : -1. Artık onun üzerinde durmamak, on dan vazgeçmek -2.0 şeyden ona «ermemek, onu ihmal etmek.

    Pastırma yazı: Sonbaharın başındaki sıcak günler.

    Pas tutmak (bağlamak) : Paslanmak, paslı duruma gelmek,

    Pas vermek: -1. Yaptığı eylemi başkasının sürdürmesi yolunu açmak. -2. (Kadın) Davranışlarıyla erkeği umutlandırmak, -3. Birine yüz ver mek, iyi yüz göstermek.

    Paşa paşa : Seve seve, güzel güzel, uslu uslu, sıkıntı vermeden.

    Pat diye : Ansızın, beklenmedik bir anda, birdenbire.

    Patırtı çıkarmak: Kavga çıkarmak.

    Patırtı kopmak: Kavga çıkmak, kargaşalık olmak

    Patırtıya pabuç bırakmamak : bk. Gürültüye pabuç bırakmamak.

    Patırtıya vermek (ortalığı): Ortalığı telaşlandırmak, karışıklık yarat mak.

    Pat küt: Sopayla ya da elle üst üste (vurma). ‘

    Patlak göz: Göz çukurlanndaki konumu dışarı fırlamış gibi olan göz.

    Patlak vermek: Gizlenen, bilinmesi istenmeyen ya da kötü olan bir

    durum birden ortaya çıkmak.

    Pay bırakmak: -1. Kesme, biçme, yapma sırasında bir şeyde sonra dan kullanılmak üzere fazlalık bırakmak. -2. Bir ilişkide fazla samimi olmamak, araya mesafe koymak.

    Pay biçmek (birinden, bir şeyden) : Belli bir durumu, bir şeyin ya da

    kimsenin durumuyla karşılaştırıp bir yargıya varmak. Pay çıkarmak (bir şeyden) : Bir durum ya da olaydan gereken dersi

    alıp ona göre davranmak Paye vermek (birine) : Ona saygı göstermek, değer vermek, onu

    önemsemek

    Payını almak : Azarlanmak, paylanmak

    Pazarlık etmek : -I.Bİı şeyin fiyatını belirlemekte karşılıklı olarak çekiş mek -2. Bir konuda anlaşmaya varmak üzere görüşme yapmak



    Pazar ola : iyi alışverişler dilemek İçin kullanılır.

    Perde arkası: Bir şeyin görünürde olmayan, gizli yanı.

    Perde arkasında (arkasından) : Kendini belli etmeden, gizliden gizle-. yi, gizlice.

    Perdelerini açmak: Yeni mevsimde yeni oyunları sunmaya başlamak*

    Perdesi yırtık (sıyrık) : Utanma duygunu yitirmiş kimse İçin kullanılır. (Kars. Ar damarı çatlamış.)

    Pergelleri açmak: Uzun adımlarla hızlı olarak yürümeye başlamak.

    Pervane kalfa : Her işe karışan, bir kimsenin, yerin her işini yapan kimse için alay yollu söylenir.

    Pervane olmak (birine): Onun yanından hiç aynlmamak, onun her is tediğini yapmaya hazır olmak.

    Pes demek : -1. Karşısındakinin kendinden daha,üstün olduğunu ka bul etmek -2. Birinin aşırı kurnazlığı, becerikliliği karşısında “Ancak bu kadar olur” kanısına varmak

    Pes etmek: -1. Birinin kurnazlığı, şirretliği, çirkefliği karşısında hayret le yenilgiyi kabul etmek -2. Güreşte yenildiğini eliyle ya da sözle bil dirmek „

    Pes perdeden konuşmak : Hafif bir sesle ve oldukça yumuşak konuş mak. (Kars Alttan almak)

    Pestile çevirmek (birini) : Onu çok yormak, güçsüz düşürmek.

    Pestili çıkmak : Çok yorulmak, güçsüz kalmak.

    Pestilini çıkarmak: -1. Bir nesneyi iyice ezmek. -2. Karşısındakini çok fazla dövmek; leşini çıkarmak. -3. Bir tartışmada ya da çekişmede karşısındakini iyice yormak, hırpalamak

    Peşinde koşmak : -1. Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak. -2. Bir iş için bir kişi ile sürekli olarak ilişki kurmaya çalışmak. -3. Onunla dost, arkadaş olmaya çalışmak.

    Peşinden gitmek : -1. O kimsenin arkasından gitmek. -2. Onun görüş ve düşüncelerini benimsemek

    Peşinden sürüklemek (birini, birilerini) : Birinin ya da birçoklarının ar kasından gelmesini sağlamak

    Peşinden yürümek : -1. Birinin arkası sıra yürüyüp gitmek -2. Bir kim seye her konuda uymak.

    Peşine düşmek: -1, Bîr kimsenin ardı sıra gitmek, onu izlemek. -2. Bir işin gerçekleşmesi için çok uğraşmak.

    Peşine takılmak : Ardından gitmek, takip etmek.

    Peşine takmak (birini) : Onu beraberinde götürmek.

    Peşin hüküm (yargı): Bir konu ya da kişiyle ilgili olarak önceden edi nilmiş, değiştirilmek istenmeyen olumlu ya da olumsuz yargı; önyar g ısını bırakmak (bırakmamak) (birinin, bir şeyin) : Bir kimseyi, bir

    şeyi İzlemeye son vermek (son vermemek), o kimseden, şeyden vaz geçmek (vazgeçmemek).

    Peşin peşin : Önceden, öncelikle, daha önceden.

    Peşi sıra : Ardından, onu izleyerek ardı sıra.

    Peşkeş çekmek (birini, bir şeyini): -1. Ona yaranmak için başkası nın bir şeyini karşılıksız olarak vermek. -2. Uygun olmayan bir amaç la bir şeyi, birini birine vermek.

    Pey sürmek (vermek) :Artırma yoluyla satılan bir mal için fiyat öner mek ya da vermek.

    Piliyi pırtıyı toplamak: Gitmek üzere hazırlanmak, bu amaçla bütün eşyasını toplamak.

    Pırlanta gibi: -1. Çok değerli (şey). -2. Çok iyi nitelikleri olan (kimse).

    Pır pır etmek: -1. (Işık için) Kısa aralıklarla yanıp sönmek. -2. (Kalp için) Daha hızlı atmak.

    Piç etmek (bir işi): O işi çıkmaza sokmak, onun tadını kaçırmak.

    Piç kurusu : -1. Yaramaz, soysuz çocuk. -2. Küçük çocukları sevip ok-şarken söylenen söz.

    Piçlik etmek: Soysuza yaraşır biçimde, kalleşçe davranmak.

    Piç olmak: Hiçbir işe yaramamak, boşa gitmek, tadı bozulmak.

    Pili bitmek (tükenmek): Gücü kalmamak, eksilmek; takati tükenmek.

    Pilot olmak : Çok içip yürüyemeyecek derecede sarhoş olmak.

    Pir aşkına : Hiçbir karşılık beklemeden, gerçek bir sevgi ve İnançla.

    Pire gibi: Çok hareketli, çevik (kimse).



    Pire için yorgan yakmak : Küçük bir zarardan kurtulmak için daha bü yük zarara yol açacak davranışta bulunmak; pireye kızıp yorganı yakmak.

    Pireye kızıp yorganı yakmak : Bk. Pire için yorgan yakmak.

    Pireyi deve yapmak : önemsiz bir olayı, sorunu gereğinden fazla bü yütmek, abartmak. (Kars.. Habbeyi kubbe yapmak.)

    Pisi pisine: Boş yere, boşu boşuna., hiç yoktan.

    Pislik götürrnak [bir yari) ; O yerin her yanı çok pis olmak.

    Pis pis bakmak : Bir kini saye oru kuşkulandıracak ya da sinirlendire cek; biçimde bakmak.

    Pis pis düşürmek: Derin ve sıkıntılı düşünceye dalmak.

    Pis pis gülmek: -1. Başkasının üzüntülü anında öç alırcasına gülmek. -2. Arsızca gülmek.

    Pişirip kotarmak: Bir İşi eksiksiz biçimde sonuçlandırmak, tamamla mak.

    Pişkinliğe vurmak : -1. Kötü bir davranışa aldırmamak -2. Kendine ilgi siz davranılmasını, önem verilmemesini anlamazlıktan gelmek.

    Pişmiş aşa (soğuk) su katmak: Ele geçirilmek ya da bitirilmek üze re olan bir işi bozacak davranışta bulunmak.

    Pişmiş kelle gibi sırıtmak : Anlamsız, yersiz ve aptalca gülmek.

    Piyango vurmak (bîrine): -1. Piyangoda ikramiye kazanmak. -2. Bek lenmedik bîr yerden büyük bir kazanç elde etmek. -3. Pek hoşlanma dığı bir işi onun yapması kesinleşmek.

    Piyasaya düşmek: -1. Çok bulunur olmak. -2. Herkesin ağzında söy lenir olmak. -3. (Kadın için) Orta malı olmak, kötü kadın olmak, kötü yola düşmek.

    Plan kurmak: -1. Bir amaca götürecek yolları düşünmek, tasarlan mak. -2. Birini kötü duruma düşecek bir düzen hatırlamak.

    Posasını çıkarmak: -1. Bir kimse ya da şeyden haksız ve sürekti çı kar sağlamak, onu sömürmek. -2. Onu çok yormak. -3. Onu kötü döv mek.

    Posta etmek (birini) : -1 .Görevliyi başka bir resmi işyerinde çalışma ya zorunlu kılmak. -2. Gönülsüz de olsa bir kimseyi başka birine tes lim edip bir yere göndermek.

    Posta koymak (atmak) (birine): Onu korkutmak (Kars. Gözdağı ver mek, kafa tutmak.)

    Post kavgası: Nüfızlu bir makamı ele geçirmek çabası.

    Postu deldirmek: Kursunla vurulmak, yara almak

    Postu sermek (bir yere) : Kısa bir süre için gittiği yerde daha uzun süre oturup kalmak. (Kars. Abayı sermek.)

    Pot kırmak: Yersiz ve zamansız davranarak karşısındakini üzecek, ona dokunacak sözler söylemek (Kars. Bahayı taşa vurmak, çam devirmek, gaf yapmak,)

    Poz atmak (kesmek, yapmak) :Yapay davranışta bulun mak

    Punduna getirmek (pundunu bulmak): Tam zamanında ya ds yerin de -hareket etmek, bîr şeyi yapmak İçin en uygun zamanı seçmek; bir punduna getirmek.

    Pusu kurmak: Vapacagı iş, öldürücaği insan ya da hayvan için (tuzak hazırlamak. -

    Pusulayı şaşırmak : -1. Erdemli davranış ve tutumlardan ayrılmak -2. Gelişen olaylar karşısında ne yapacağını şaşırmak.

    Pusuya düşmek : Hazırlanan tuzağa yakalanmak.

    Pusuya yalmak: Pusu kurup onun gelmesini beklemek; öldürmek, ya kalamak için gizlenmek.

    Put gibi (durmak) : Sessiz, sakin, hiç kımıldamadan (durmak).

    Püf noktası: Bir işin en ince ve önemli noktası; gözönüne alınması, üzerinde durulması gereken nokta.

    Püsküllü bela : Büyük sıkıntı ve zarar yol açan kimse ya da şey.

    Püsküllü yalan: Büyük, abartılı yalan.




Thread Information

Users Browsing this Thread

There are currently 1 users browsing this thread. (0 members and 1 guests)

Posting Permissions

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •