Küçük Patates Masalı
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, kepçe kulaklı kedi kovalamış aslanı, aslan havlamış önce, kedi ise kükremiş, pek korkmuş aslan hemen saklanıvermiş. Koca bir ejderha da saklanmış ayakkabıya, saklanır mı saklanır, ayakkabı küçüktür demeyin ha! Belki de bu ejderha başkadır.
Uzaklarda değil çok yakın bir ülkede, bir patates yaşarmış ailesiyle birlikte. Bizim Patates diğer bütün Patatesler gibi toprağın altında yaşarmış. Toprağın altında oyun oynarmış arkadaşlarıyla, Patateslerin Kralı her gün onları yanına çağırır, dünya yüzüne çıktıklarında nelerle karşılaşacaklarını anlatırmış. Bizim Patates ve arkadaşları nasıl heyecanlanırmış bir bilseniz, hayallere dalıp her şeyi unuturlarmış.
Günlerden bir gün küçük patates hoplaya zıplaya toprağın altından çıkmış, çıkar çıkmaz da güneşin upuzun kollarıyla karşılaşmış, yüzüne vuran o sıcaklık ilk önce korkutmuş onu ama sonra gözlerini kocaman açmış :
– Aaaa ne güzel bir şey bu, Sayın Kral Patates’in anlattığı şey bu olmalı. Neydi adı neydi? Evet Güneş. Dünyamızı aydınlatan, ısınmamızı sağlayan ve bizden çok uzakta olan Güneş, aslında hiç de o kadar uzakta değilmiş, sıcacık sanki toprak gibi toprağın içi de böyle sıcacık…
Bizim küçük patates güneşin bütün sıcaklığını hissetmiş ve tam o sırada biraz ileride sağa sola koşup duran iki çocuk görmüş. Çocuklar öyle güzel koşuyorlarmış ki, patates bir süre onlara hayran hayran bakmış.
– Ayak dedikleri şey bu olsa gerek. Her yere gidebilmelerini sağlıyor ayakları vay canına…
Patates, heyecan içinde öylece bakakalmış. Uzun bir müddet çocukların koşuşturmalarını izleyen Küçük Patates, onların yaklaştığını görünce yuvarlanarak bir taşın arkasına saklanmış. O ayaklarıyla vurup durdukları yuvarlak şeyin ne olduğunu bilemediği için biraz da telaşlanmış. Sayın Kral Patates’in anlattığı hiç bir şeye benzemiyormuş bu acaba büyük bir patatesle mi oynuyorlar diye tedirgin olmuş ama bu şey patatese de benzemiyormuş ki, zıplayıp duruyormuş. Yuvarlakmış, üstünde resimler varmış ve çocukları çok eğlendirdiği de bir gerçekmiş.
Küçük Patates yavaşça geldiği toprak birikintisinin içine dalmış. Sayın Patates Kralı’na ve arkadaşlarına gördüklerini anlatmış. Anlattıklarını dikkatle dinleyen kral çocukların peşinde koştukları şeyin `top` olduğunu ve bütün çocukların topla oynamaktan çok hoşlandıklarını anlatmış. Patates çocukların hiç oyuncakları olmazmış. O gün oyuncağın ne olduğunu da öğrenmişler. Küçük Patates toprağın altındaki sıcacık yuvasında, mutlu mutlu uyumuş o gece.
Çocukların sofralarına yemek olarak gideceği günleri hayal etmiş durmuş:
`Keşke benim de bir topum olsa` diye sayıklayarak uyumuş.