Bilyeci Çocuk
Eski zamanlarda uzak bir ülkede bilye oyunları düzenlenirdi. Özellikle çocukların bilye oynamayı çok sevdikleri bu ülkede, her hafta ayrı bilye oyunları düzenlenirdi. Burada bilye ile her şeyi alabilirdiniz. Bilye para yerine de geçiyor; çocuklar bilyeleriyle türlü kitaplar, oyuncaklar, yiyecekler alıyorlardı. Bu çocuklardan birisi, özellikle bilye konusunda çok yetenekliydi. Her hafta turnuvaları o kazanıyor, tüm bilyeleri alıyordu. Arkadaşları ona özeniyor, ama asla onun kadar iyi oynayamıyorlardı. Bilyeci çocuğun o kadar fazla bilyesi olmuştu ki artık bu bilyeleri ne yapacağını bilemiyordu. Kazandığı rengarenk bilyeler çevrede konuşuluyordu. Tüm çocuklar o kadar bilyeleri olsa kendilerinin neler yapacağını düşlüyorlardı.
Bilyeci çocuk kazandığı her oyundan sonra, bir sonraki haftanın oyunu için çalışma yapıyordu. En yakın arkadaşı olan Hasan’ı da unutmuştu. Oysa ki eskiden birlikte her gün bilye oynarlar, daha iyi nasıl oynayabileceklerini tartışırlardı. Hasan çok yoksuldu. Ailesi ile şehrin en yoksul bölgesinde kalıyordu. Evde hasta yatan annesine yiyecek bile götüremiyordu. Sonunda bir gün Bilyeci Çocuk’la konuşmaya karar verdi Hasan. Ondan biraz bilye isteyip annesine ilaç ve yiyecek alacaktı. Bu haftanın oyununu da kazanan Bilyeci Çocuk, arkadaşını karşısında görünce şaşırdı:
– İyi günler Hasan. Nasılsın?
– İyiyim, sen nasılsın? Bu hafta da sen kazandın Kutlarım.
– Evet, çok çalışmanın sonuçları işte. Sen bir şey mi diyecektin?
– Hımmm.. Evet, annem hasta. Ona yiyecek ve ilaç almam gerek. Bu hafta kazandığın bilyeyi acaba bana verir misin?
– Ne? Delirdin mi sen? Bu benim bilyem. Onu ben hangi emekle kazandım biliyor musun?
– Biliyorum tabii… Eskiden beri hep seninle bilye oynar, çalışırız.
– Sen kazanamadın ama ben kazandım. Şimdi izin verirsen gitmem lazım.
– Peki.. . İyi günler, diyen Hasan boynunu bükerek oradan uzaklaştı.
Akşam olunca Bilyeci Çocuk o gün kazandığı bilyeyi dışarı çıkardı ve onu seyretmeye daldı. Çok güzel bir mavi renkteydi. Su rengi, diye düşündü Bilyeci Çocuk. İçinde okyanusları görebilirdiniz dikkatle bakınca. Sonra ilginç bir şey oldu. Bilyeci Çocuk bilyeye bakarken su rengi bir küçük kız bilyenin içinden fırlayıverdi. Şaşıran Bilyeci Çocuk neredeyse bilyeyi elinden düşürecekti. Bu minik kız ufak bir periydi. Güzel bir sesle:
– Ben bu bilyenin perisiyim, dedi. Mavi bilye perisiyim ben.
– Ha aaha haa.. Nasıl olur? Bilyelerin perileri de mi var?
– Evet ya.. .Varız.. Ayrıca bilyenin içinden her şeyi duyar ve görürüz. Bugün arkadaşın senden yardım istedi. Sense ona yardım etmedin.
– Evet, ne olmuş, diyerek omzunu silkti Bilyeci Çocuk.
Bilyeleri o kazansaydı… Emek olmadan yemek olmaz.
– Bu bilyeyi ona vermelisin. Yarın gece yarısından önce bu bilyeyi Hasan’a ver, diyerek gözden kayboluverdi minik peri.
Bilyeci çocuk herhalde düş gördüm diye düşündü ve yatağına giderek uyuyakaldı. Sabah uyanınca rüyasını tamamen unutmuştu. O gün geçti ama Bilyeci Çocuk mavi bilyeyi Hasan’a vermedi. Sabah olduğunda Bilyeci Çocuk her sabah yaptığı gibi ilk iş bilye kutusunu açtı. Ama o da ne? Mavi bilyesi yerinde yoktu. Tüm kutudaki bilyeleri yere döktü Bilyeci Çocuk. Ama mavi bilyeyi yine de bulamadı. Çok üzülmüştü. Sonra aklına bilyenin perisi geldi. Acaba gördükleri düş değil miydi? Bilye perisinin söyledikleri gerçek miydi? Bunu düşünerek dışarı çıktı. Yolda yine Hasan’la karşılaştı. Onu görmemiş gibi yaparak yanından geçiverdi Bilyeci Çocuk. Hasan arkadaşının bu davranışına çok üzüldü ama elinden bir şey gelmiyordu ki! …
Bir hafta daha geçmiş, yeni oyunun vakti gelmişti. Bilyeci Çocuk her zamanki gibi kendinden çok emindi. Fakat bu hafta kazanamadı Bilyeyi Çocuk. Nasıl oluyorsa attığı bilyeler son anda yön değiştiriyordu. Hiçbir vuruş yapamamaktan kızgın eve döndü. Bilye kutusunun başına gidip, eski kazandığı bilyeleri seyre daldı. İçlerinden birisi özellikle çok güzeldi. Ateş rengindeki bu bilye pırıl pırıl parlıyordu. O bakarken kırmızı elbiseli küçük bir peri bilyenin içinden çıkıverdi. Çok şaşıran Bilyeci Çocuk elinden bilyeyi düşürdü:
– Sen de kimsin? Yine mi bir bilye perisi?
– Evet, ben kırmızı bilye perisiyim, diye cevap verdi minik peri. Yarın arkadaşın Hasan’a bu bilyeyi vermelisin.
– Hayırl !! diye bağırdı Bilyeci Çocuk. Bu benim en güzel bilyem. O benim!
O sırada minik peri gözden kaybolmuştu bile. Bilyeci Çocuk sinirlenerek bilye kutusunu kapattı. O gün de böyle geçti ama Bilyeci Çocuk bilyeyi Hasan’a vermedi. Ertesi sabah çok arayan Bilyeci Çocuk turuncu bilyesini yerinde bulamadı.
Günler böyle geçti. Her gün başka bir bilyesinin perisi ile konuşan Bilyeci Çocuk, ısrar ediyordu. Arkadaşı Hasan’a bilyelerinin birisini bile vermedi. Bu arada tüm oyunlarda yeniliyor, bilyeler sanki onun atışlarından kaçıyorlardı. Sonunda elinde altın rengi bir bilyesi kalana kadar tüm bilyeleri bitti.
Bilyeci Çocuk elinde kalan tek bilyesini çalarlar ya da bilyesi kaybolur diye yanından ayırmıyordu. Hep bilyesi yanında dolaşıyordu. Bir gün sokakta giderken arkadaşı Hasan’ın bir duvarın dibinde oturduğunu gördü. Hasan ağlıyordu. Arkadaşının yanına giden Bilyeci Çocuk:
– Ne oldu Hasan? diye sordu. Hasan:
– Annem çok hasta. Sana daha önce de söylemiştim Ama sen beni duymadm, diye cevap verdi.
Başını önüne eğen Bilyeci Çocuk çok utanmıştı. Cebindeki bilyeyi çıkararak arkadaşına uzattı. Bu elinde kalan son bilye idi. Altın rengi bilye güneşte parlıyordu.
– Beni affet, dedi Bilyeci Çocuk. Hep bencil davrandım. Sadece kendimi düşündüm. Sana yardım etmedim. Şimdi de hiçbir bilyem kalmadı. Artık oyunlarda da kazanamıyorum. Ama belki bu bilyeyi sana verirsem geç de olsa beni affedersin.
– Seni affediyorum, diye cevap verdi Hasan. Son bilyeni bana verdiğin için teşekkürler…
Hasan arkadaşının verdiği bilye ile annesinin ilaçlarını aldı. Bilyeci Çocuk da her gün onları görmeye gidiyordu. Yine birlikte bilye oynamaya başlamışlardı. Hasan’ın annesi bir süre sonra iyileşti. Hasan çok mutluydu. Bilyeci Çocuk o hafta bilye turnuvasını kazandı ve aldığı bilyeyle yiyecek ve çiçek alıp Hasan’ın evine gitti.
Hasan ve annesi Bilyeci Çocuk’un oyunu kazandığını duyunca onu kutladılar. Hepsi çok mutlu olmuştu.
O günden sonra Hasan, annesi ve Bilyeci Çocuk ölene kadar mutlu ve dost olarak yaşadılar.
Eda Keskin
Kategoriler
- Atasözü ve Deyim Hikayeleri
- Başarı Hikayeleri
- Bilgelik Hikayeleri
- Aşk Hikayeleri
- Çocuk Hikayeleri
- Çocuk Klasikleri
- Dede Korkut Hikayeleri
- Dini Hikayeler
- Düşündüren Eğiten Hikayeler
- Duygusal Hikayeler
- Dehşet Hikayeleri
- Efsane Hikayeler
- Eğlenceli Hikayeler
- Guy de Maupassant Hikayeleri
- Halk Hikayeleri
- Genel Hikayeler
- İbretlik Hikayeler
- Kahramanlık Hikayeleri
- Çocuk Masalları
- Kısa Hikayeler
- Korku Hikayeleri
- Macera Hikayeleri
- Mesneviden Hikayeler
- Nasrettin Hoca'dan Seçmeler
- Okul Hikayeleri
- Ömer Seyfettin Hikayeleri
- Roman Özetleri
- Seçme Hikayeler