Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde bir Padişah varmış. Büyük başın büyük derdi olur derler. Bu padişahın da bir derdi varmış. Şu geçici hayat zehir olmuş kendine, şu darı dünya zindan mı zindan olmuş padişaha. Ne dersiniz ne idi bu padişahın derdi acaba? Kendinizi hiç yormayın ben söyleyivereyim. Padişahın iki gözü de
Ormanın derinliklerinde, yerlere düşmüş kocaman yaprakların altında, küçük, minimini bir şeyler kımıldanıyordu. Bir yerden öbür yere gidiyorlar, gizleniyorlar, meydana çıkıyorlar, ip-ince sesleriyle bağrışıyorlardı.Bunları uzaktan ağustosböceği, çekirge sanırsınız. Halbuki bunlar ne ağustosböceği, ne de çekirgedir. Bunlar, birçok senelerden beri ormanda yaşayan o
Bunda uzun yıllar önce zamanın birinde, zengin bir tüccar varmış. Üç kızı olan bu tüccarın kızlarının ikisi son derece bencilmiş. Ama üçüncüsü, yani adı Güzel olanı hem iyi hem de sevgi doluymuş. Bir gün tüccar, gemilerinin şiddetli bir fırtınada battığı haberini almış. Zavallı adam varını yoğunu kaybetmiş, geriye bir tek kasabadaki küçük evi kalmış. Açgözlü iki
Geçmiş zamanların birinde yaşlı bir adam ve karısı eski bir kulübede yaşarlarmış. Yaşlı adam kulübesinin bir odasında ayakkabı yaparak geçimini sağlarmış. Bir gün ayakkabıcı, yaptığı ayakkabıları satarak kazandığı paraya deri almış. Aldığı deri ancak bir ayakkabı yapılacak büyüklükteymiş. Deriyi masasının üzerine bırakmış. Sonra kapısını kapatıp odasına çekilmiş.
Bir zamanlar bir tüccar varmış; öyle zengin, öyle zenginmiş ki, istese bütün caddeleri, sokakları gümüş paralarla kaplatabilirmiş. Ama böyle bir şey yapmamış tabii; parasını nerede kullanacağını gayet iyi bilirmiş çünkü.Cebinden bir kuruş çıkarsa, mutlaka iki kuruş kazanırmış karşılığında. Evet, bu adam akıllı bir tüccarmış, ama herkes gibi o da ölmüş sonunda. Bü