Okuma süres 1 dk, 41 sn
Bazı özürler zaman aşımını keser. Süre bu özrün kalktığı andan itibaren başlar. Mecelle'nin 1663'üncü maddesinde özürler şöyle belirlenmiştir: "Bu konuda geçerli olan, yani davanın dinlenmesine engel olan zaman aşımı ancak özürsüz olarak vâkî olan zaman aşımıdır. Yoksa davacının vasisi bulunsun bulunmasın çocuk veya akıl hastası yahut bunak olması veya yolculuk (seferilik) kadar uzakta olan başka diyarda bulunması veya hasmının üstünlük sağlayan birisi olması gibi şer'î özürlerden birisiyle gelen zamana itibar olmaz. Bu nedenle zaman aşımının başlangıcı özrün sona erdiği tarihten itibaren olunur.
Iki yıllık zaman aşımı:
Islâm Devletinde, bir dava için arazı kanunu zeyli gereğince boş kalır. Bu gibi yerler yeni gelen muhacırlere tahsis edilip, onlar tarafından ziraat ve kendine ait binalar yaptırırlar. Işte bu davalar özürsüz olarak iki yıl geçince "zaman aşımı"na uğrar.
Bir yıllık zaman aşımı:
Şüf'a hakkı bir ay takip edilmeyince düşer. Mecelle'nin 1034'üncü maddesinde şöyle denir: "Şüf'a hakkını tesbit ve buna şahit tuttuktan sonra şüf'a hakkı sahibinin eğer başka bir beldede bulunmak gibi bir şer'î özrü yok iken, husûmet talebi bir ay gecikirse şüf'a hakkı düşer."
ZAMAN AŞIMININ BÂTIL VEYA FASIT AKITLERE ETKISI
Batıl olan bir şey zamanın geçmeşiyle meşru hâle gelmez. Süre ne kadar uzarsa uzasın, batıl olduğu ortaya çıkan muâmelenin kaldırılması gerekir. Çünkü batıl gerçekte yok hükmündedir. Süt veya mahrem hasımla yapılan evlilik gibi. Zaman aşımının fesat sebebi kalkmadıkça fasit muameleyi meşru hâle getirmez. Ancak fesad sebebi kaldırılır veya feshe engel bir durum ortaya çıkarsa muâmele sahih hale gelir (eş-Zuhaylî, a.g.e., IV, 284)