Okuma süres 11 dk, 42 sn
Teberruc: Kadının, doğuştan gelen (tabii) ve edinilen (sun'i) güzelliklerini uygun olmayan yerlerde kasıtlı olarak göstermesi; bunun için çaba sarfetmesi anlamında bir Kur'ân terimidir.
Terim bu kökten olarak Kur'ân'da iki âyette geçer:
1. "Nikâh umudu olmayan, oturan kadınların, "teberruc" yapmaksızın elbiseleri bırakmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Iffetli olmaları (ve dış elbiselerini dahi bırakmamaları) ise kendileri için daha hayırlıdır. Allah her şeyi işitendir, bilendir. (Nûr: 24/60)
2. "Evlerinizde vakarla oturun. Önceki cahiliyye kadınlarının teberruc'u gibi teberruc yapmayın (süslerinizi teşhir ederek dolaşmayın). Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. (Ahzâb 33/33)
Kur'ân'da ayrıca dört yerde daha aynı kökten olan "burûc" kelimesi geçer. "Burûc", "burç" kelimesinin çoğuludur. Aynı isimde bir de sûre vardır (el-Burûc). "Burjuva" kelimesi de bu köktendir. Görkemli olduğu ve hemen dikkat çektikleri için köşk ve saraylara Arapça'da "burç" denir. Gökteki burçlar da belirgin olduğu ve diğer yıldızlar arasındân seçilebildikleri için onlara "burç" denmiştir. Yine bu kökten isim olarak kullanılan "berac" ise, kamus diliyle "hüsun ve cemal sahibi mehlikâ mahbûbâ ve Afitâb gibi zâhir ve rûsen ve malûm nesneye denir". Ayrıca geniş ve beyazı siyahını iyice kuşatmış göze de bu ad verilir. Yani sanki siyahı ortada bir tepede belirginleşmis demektir. Perdesi (yelkeni) olmayan gemiye de "bârice" derler, çünkü üzeri açıktır. Sözü edilen âyetleri tefsirciler iştebu anlamları düşünerek açmaya çalışmışlardır. Birinci âyet "Nûr" suresindedir. Bundan önceki âyetlerde; kadınların süslerini belli kişiler dışındakilere göstermemeleri, dikkat çekmek için ayaklarını yere vurmamaları istenmiştir. Öyleyse "yaşlı kadınların, teberruc yapmaksızın elbiselerini bırakmaları ‚ demek; doğuştan olan zinet yerlerini açmaksızın ve edinilen (yapmâ) süslerini göstermeksizin dış elbiselerini (cilbablarını) bırakabılmeleri demektir. Yoksa bu bütün elbiseleri bırakıp çıplak kalmaları anlamına gelmez. Çünkü yaşlı kadınlar dahi makyaj vasıtası ile de teberruclu olabilirler, yani dikkat çekici ve fitne (haram cinsel duygu) uyândırıcı görünüm kazanabilirler. Yani bu âyette ihtiyar kadınlar, teberruclu değillerse, yabancı erkeklerin yanında dış elbiselerini bırakabılirler denirken, ikinci âyette teberruc bütün kadınlara yasak edilmektedir. Ancak teberrucu genel anlamda (mutlak) süslenme ile karıştırmamak gerekir. Çünkü kadının evinde kocası için süslenmesi güzel ve istenen bir şeydir. Yani teberruc, meşru olmayan açılma ve saçılmayı ifade eder. ZeMahşeri, onu genelde, gizlenmesi gereken şeyleri açmada çaba sârfetme, özel olarak da kadınların zinetlerini ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermeleri, diye tanımlar. Kurtubî, kırıtarak, cilveli yürümesi ve güzelliklerini erkeklere sergilemesi diye tanımladıktan sonra kadının vücut hatlarını belli eden iki ince elbise ile çıkması da teberrucdur der. Suyûtî, endamlı endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan başına açıp, gizlemesi gereken gerdanlık, küpe ve boynunu açık bırakması diye tarif eder. Ibnü'l Esîr terimin kökü ile ilişkisini arar ve kadının teberruc yapması, güzelliği sergilemede burçlara, şatolara benzemesi demektir. Teberruc yaptı, yani sarayı olan evinden, burcundan çıktı anlamına geldiği de söylenmiştir; nitekim âyetin baştarafındaki "evlerinde vakarla otursunlar" ifadesi bunu gösterir, der:
Bu açıklamalarla teburruc'un, kadınların tabii ve yapay güzellik ve çekiciliklerini uygun (yani meşru) olmayan yerlerde sergilemeleri, süs ve eylemleriyle kendilerinden yararlanma hakkıolmayanların dikkat ve ilgilerini çekmeleri olduğunu görürüz. Teberrucun kapsamını daha iyi kavramak için, bazı hadîs-i şerif meallerini görmemiz faydalı olabilir:
1. "Ümmetimden iki sınıf var ki, ben onları görmedim. (Ileride ortaya çıkacaklar): Biri, sıgır kuyrugu gibi kamçıları (coplar olabilir) olan bir topluluktur. Onlarla insanlara vururlar. Diğeri de giysili-çıplak olan, saptıran ve sapan kadınlardır. Kafaları eğri deve hörgücü gibidir. Onlar ne Cennete girebilirler ne de onun kokusunu duyabilirler. Halbuki onun kokusu şu kadar mesafeden duyulabilir" (Müslim, cenne 52-54; Müsned N/308, 323, 356, 440, V/250) Kurtubî, giydikleri halde çıplak olmaların, vücutlarını belli eden (dar ve şeffaf) elbise giymeleriyle açıklar (364 Kurtubî XN/310). Bu hadiste teberruce iki örnek göze çarpıyor: a. Dikkat çekmek üzere kabartılmış saçlar ki; bazen başörtüsü ile dahi bu niteliği kazanabilir b. Vücudu belli eden ve câzibesini yabancılara sergileyen dar, şeffaf ya da avret olan bütün organları kapatmayan elbiseler. Başka bir rivayette: "Kafalarını böyle deve hörgücü gibi yaptıran kadınlara, hiçbir namazlarının kabul olmayacağını duyurun" denir (Suyûtî el-Câmi'u's-sağîr (F. Kadîr) I/361 Taberânî'den.).
2. "Peruk takan ve taktıran kadına lânet ola" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir N/155,156; Ayrıca bk. Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35; Nesâi, zîinet 35)
3. "Dağlama yapan ve yaptıran, güzellik için dişlerini seyrelten ve Allah'ın yaratışını bozan kadına Allah lânet etsin" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir N/155,156; Ayrıca bk. Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35; Nesâi, zînet 35).
4. "Kaşlarını yolduran ve bu işi yapan kadına lânet ola" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir N/155,156; Ayrıca bk. Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35; Nesâi, zînet 35)
5. "Başkalarının duyması için koku sürünerek çıkan kadın zina etmiş (gibi günah kazanır)" (369 Sıddık Hasan Han, Hüsnü'I-üsve 336 Darimî, isti'zan 1 B; Müsned VI/400, 414, 418)
Bu hadîs-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere teberruc, kadının yabancıların dikkatini çekmek üzere yaptığı her türlü hareket ve uygulamayı kapsar gibidir. Büyük tefsirci Alûsi'nin şu yorumu da buna açıklık getirir. "Bana göre zamanımızda müreffeh kadınların evlerinden çıkarken üstlük olarak Örtündükleri örtüler de, yabancıya gösterilmesi yasaklanan zinetler kabilindedir. Çünkü bunlar rengârenk ve dikkat çekici giysilerdir... Sanıyorum erkeklerin, karılarını bu şekilde çıkmalarına göz yummaları, hattâ bunu arzulamaları "gayret" (olumlu kıskançlık) azlığından kaynaklanıyor... Bütün bunlar Rasûlüllah'ın izin vermediği şeylerdir. Lâ-havle velâ-kuvvete illâ billâh(AIûsi, XVNI/146). ·
Beyhâkî'nin bir rivayetinde de şöyle buyrulur: "Kadınların kötüsü teberruc yapanlarıdır. Onlar münafıktırlar. Onların cennete girecek olanları çok azdır" (Suyûti, ed-Dürrü'I-mensûr VI/602) Diğer yönden: "Içinde dört sınıf insan bulunan toplumlâr, belâlardan mahfuzdurlar: 1. Zulmetmeyen âdil imam (yönetici) 2. Hidâyet üzere yaşayan âlim. 3. Mârufu emreden, münkerden sakındıran, Kur'ân'ı teşvik eden meşâyih 4. Ilk cahili e teberrucu ile teberruc yapmayan kapalı kadınlar" (372 Kurtubî IV/49) diye de söylenmiş ve teberruc yapmayan kapalı kadınların, toplumlara belâlar için paratoner görevi yapacağı bildirilmiştir.
Teberruc'a Götüren Sebepler
Teberruca götüren sebepleri, kadının genellikle gösterişe düşkün tabiatı ve bundan yararlanmak isteyen kozmetik tüccarlarının teşvik içeren reklamları diye özetlemek mümkündür.
Kadınlar, yaratılışları gereği, süse boyanmaya düşkün, nâzik, zarif ruhlu, maharetini sergilemeyi seven insanlardır. Bu elbette Allah'ın onlara seçip verdiği bir hassadır ve Hakim bir zatın işi olduğuna göre, bunda hikmetler de vardır: Herşeyden önce asıl görevi, evin kraliçesi, sonra da anne olan kadının bu yönü olmasa, ev bir hapishaneye, duvarları da mahkeme duvarına döner. Evi ve üstbaşı pasaklı hale gelir, Kur'ân'ın ifadesi ile erkek "hanımındâ sükûn ve huzur bulacağına" ondan ve evinden nefret eder, huzuru başka yerlerde ve başkalarında arar, hayatın bütünüyle düzeni bozulur, şirazesi dağılır. Bunun gibi doğuştan insanın hamuruna katılan (fitrî) duygularının hepsinde böyle bir, ya da birçok müsbet yön vardır ve bu kuvvetler insana bu hayır yönlerini gerçekleştirmesi için verilmiştir. Dolayısıyla bu duygu ve güçlerin sadece yaratılış gâyelerini gerçekleştirmek üzere, yani bilinçli ve yerliyerinde kullanılma gerekir. Bu bilinci sağlayacak araç, Islâm terbiyesi ve onun vereceği helâl-haram duygusudur. Kadın doğasındaki bu dürtü ile yuvasını süsleyecek, allanıp-pullanacak; kokulanıp boyanacak, böylece hem kendi fıtri ihtiyacını gidermiş, hem de evini bir huzur yuvası haline getirmiş olacaktır. Işte bu bilinç düzeyi ve terbiye (eğitim) bulunmadığında, kadın hamurunda var olan bu gösterme ve ilgi çekme gücünü (edilgenliği) ya da ihtiyacı, nerede ve nasıl tatmin etmesi gerektiğini değil de, sadece ve nasıl olursa olsun tatmini arayacak ve süslenip kokulanarak sokaklara dökülecektir. Artık helâl sınırı aşılmıştır ve haramın da sınırı yoktur; sonuçta -ilerlerde de olsa- zinâ ve fuhustur. Ikinci olarak, özellikle günümüz için; kozmetik sanayini ellerinde bulunduran feminizm havarisi tröst ve kartellerin teşvik ve reklâmları gelir. Yalana ve her türlü aldatmacaya çok çabuk kanan kadınlar,Holywood yıldızlarının saç, bluz hattâ burun ve göğüs biçimleriyle özenti sarhoşu yapılır. Fransız modelistlerinin yarattıkları (!) bahar, yaz, sonbahar, kış modelleriyle sermest edilir ve onlar bunu diğer ülkelerdeki kolları ve ortakları olan basın ve yayın araçları ile yayarak, kasalarına doğru para olukları oluştururlar.Teberrucun bir başka sebebi, yine helâl-haram terbiyesi (eğitimi) almamış ve cinsel yönden de hasta ve güçsüz erkeklerdir. Bunlar evde her türlü pasaklılığına razı oldukları kantarını, dışarı çıkarırken özellikle süsler ve normal yollarla tam tatmin olamadığı karısının câzibesine dikkat çekip, onun aslında çekici ve tatminkâr olduğunu; başkalarının ilgisini şahit tutarak, kendisine inandırmaya çalışır.
Bir başka sebep, tâ Ibn Haldun'un bile tesbit ettiği üzere, maglupların gâlipleri taklit kompleksidir ve işin temelinde şahsiyetin oluşamaması, zayıflığı ve bunun sebep olduğu özenti hastalığı vardır.
Yine helâl-haram çizgisini kavrayâmamış, gözü-gönlü dışarda, çapkın ve hovarda erkeklerin, kendi hayatlarına-paralel olarak, ilgisiz bıraktıkları ve tabii olarak dışarıda ilgi arayan karılarına göz yummaları ve kendi yaptıklarına karşılık karşılığında tavız vermeleri de, başlıbaşına bir sebep sayılabilir.
Teberrucun bir sebebi de kadınların ve özellikle de ergin kızı olan annelerin; evde kalma korkusu ile teşhir ve pazar arama çabalarıdır. Allayıp-pulladıkları kızlarına, bu yolla kısmet açıp müşteri bulacakları umudunu taşırlar. Oysa sokakta bulunacak eş-eğer bulunabilirse-huzuru sokakta arayan biri olacak, eşine de huzur için yine sokağı gösterecektir. Halbuki bilinçli olarak kapanıp evinde "vakar ile oturanlar" tâ, Hindden Yemenden duyulup talipli olunmaktadırlar. Tıpkı balı olân çiçegin kilometrelerce uzaktan, arı tarafından duyulup bulunması gibi...
2. Teberruc önce ailenin, sonra da toplumun, uzun sürede de olsa, bütün bütün parçalanıp dejenere olmasına yeter bir başlangıç(start)tır. Süslenip açılma, bâkılmayı; bakılma daha fazla ilgiyi, ilgi, buluşmayı, buluşma haram ilişkileri sonuç verir. Onun için Allah "Zina etmeyin!" yerine, "Zinaya yaklaşmayın" buyurmuştur. Yani zinaya götüren şeyleri dahi yapmayın demektir. Çünkü M. Sabri Efendi'nin dediği gibi: "kadın kocası kadar, elde edilenle yetinmeyip, hep daha ilerisine geçilmek istenen bir başka konu yoktur."
3. Böylece, İslam'ın korumayı hedefledigi beş temel esastan biri olan "ırz" hurmet ve kutsiyetini,yitirir, nesil bozulur. Diğer yönden cinayetler, vuruşma ve öldürüşmeler olur, toplumun huzuru bozulur. Eşlerin ve insanların birbirlerine güveni sarsılır.
4. Gayrı meşru gebeliklere yol açar. Bu gebelikler kürtaj ve kendi kendine çocuk düşürme operasyonlarına zorlar. Bu ise sağlığın bozulmasına, sakatlıklara sebep olur. Babasız çocuklar ortaya çıkar, bunlar ahlâkî, ekonomik ve hukuki sorunlar doğurur.
5. Park yeri bulunmayan haram sahada, karşı cinslerle yetinmeyip, homoseksüellik, lezbiyenlik, hayvanlara ve çocuklara sataşma ve daha akla hayale gelmedik sapıklıklar ortaya çıkar. Tatmin olunmayınca da, intiharlar, boşanmalar, çılgınlıklar düzen tanımazlıklar (anomi) olur, milletler bile yıkılabilir.
6. Çeşitli cinsel hastalıklar, belsoğukluğu, AIDS, ruhsal ve sinirsel bozukluklar, salgınlar ortaya çıkar.
7. Korkunç düzeyde ekonomik zararlara yol açar. Her gün değişen modayı takip, kozmetik ve makyaj malzemelerinin ithali için verilen onmilyarlar, yurdumuzda büyük kapasitede istihdam imkânı doğurabilir ( Konunun hazırlanmasında başvurulan kaynaklardan bazıları: Kurtubî XIV/180,181, XN/310 Taberî XXN/4; Suyûtî, ed-Dürrü'I-Mensûr, VI/599-600, 602; Ragib el-Isfehânî, Garîbü'I-Kur'ân 41; Kamûs-i okyanus "Teberruc" md.; Sabûnî, Ahkâmu'I-Kur'ân N/204; Menâru'I-Islâm 8 (13) 1408 s.104-108).