Okuma süres 4 dk, 33 sn
Özellikle cenaze gibi merasimlerde imamların kafir olduğu bilinen mevtaya dua ve istiğfar ediyorlar. Cemaat da "âmîn"diyor. Bu mahzurlu değil midir?
Rasulüllah Efendimiz küfür üzere ölen bir yakını için "Eğer Allah yasaklamazsa ona mağfiret dileyecegim"(bk. Kurtubî, VNI/272) deyince şu âyet-i kerime nazil oldu: "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra akraba dahi olsalar, müşrikler için mağfiret dilemek Peygambere ve mü'minlere yaraşmaz" (Tevbe (9) 113). Münafıklardan Abdullah b. Ubey b. Selül'ün cenaze namazını Rasulüllah Efendimiz kıldırmıştı.(Kurtubî, VNI/218) (O münafıkları tanıdığı halde, siyaseten davranışta onları mü'minlerden ayırmıyordu). Bu konuda da şu âyeti kerime geldi: "Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma! Mezarı başında da durma. Çünkü onlar A1lah'ı ve Rasulünü inkâr ettiler, fasık olarak öldüler" (Tevbe (9) 84). Şu ayetin de aynı konu ile alâkalı olarak geldiği söylenir:
"Onlara ister bağışlanma dile, ister dileme, farketmez. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen de Allah onları asla bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Rasulünü inkâr etmesinden ötürüdür. Allah fasıklar güruhuna hidayet vermez" (Tevbe (9) 80)
Bu naslar karşısında, özellikle Malikî Imam Karafi meseleyi bütün detayı ile ele almış ve özet olarak: "Kafirin bağışlanması için dua etmek küfürdür (dua eden kâfir olur). Çünkü, Kur'ân'ı Kerim birçok âyetle müşrikleri Allah'ın bağışlamayacağını, kâfirlerin Cehennem'de ebedî kalacağını kesinkes haber verdikten sonra böyle bir şey istemek, Allah'ı yalanlamak ve sanki'(Ya Rab! Sen öyle diyorsun ama bağışlaşan daha iyi edersin) demek olur. Bu da küfürdür. Tüm mü'minlerin bağışlanmasını istemek de haramdır. Çünkü günahkâr mü'minlerin Cehennem'de, bir süre için de olsa, kalacakları sahih hadislerle bildirilmektedir.(Bu konuda geniş bilgi için bk. Karafi, el-Furük, IV/259 vd.)
Bu görüş Hanefilerce biraz ağır bulunur ve "kâfirin bağışlanması için dua etmek küfürdür, tüm mü'minlerin bütün günahlarının bağışlanması için dua etmek ise haram değildir" denir. Ibn Âbidîn buna açıklık getirirken der ki: "Mesele şuradan kaynaklanıyor: Allah'ın va'dinden dönmeyeceğini kendi kelâmıyla biliyoruz. Ama acaba vâdinden (azab edeceği sözünden ve tehdidinden) de dönmez mi? Işte Karafi ve onu izleyenler, Allah'ın va'di gibi vâdinden de dönmeyeceğini düşünerek, eğer Allah kâfirleri Cehennem'e koyacağını ve onların orada ebedî kalacağını bildiriyorsa bunun aksini istemek Allah'ı isabetsizlikle suçlamak ve onu tekzib olur, bu ise küfürdür diye düşünmüşlerdir. Hanefi Ibn Emîr el Hâcda (Vefatı 879 (1474) bk. Mu'cemu'1-müellifin, XI/274) kâfire dua konusunda onlar gibi düşünmüş tüm mü'minlere dua konusunda biraz daha müsamahalı davranmıştır. Doğrusu da budur.(bk. Ibn Abidin (Âmira), I/351, (Mısır), I/523) Buna göre kâfir olarak ölen birisi için dua etmek küfürdür. Ancak küfrü açık (bevâh) olmayanlara günahlarıyla küfür damgası vurup onları mü'min saymamak da bizim hakkımız değildir. Meselâ Allah'ın birliğine, Hz. Muhammed (sav)'in peygamberligine, Kur'ân'ın bütününe inanan birisi Haccâc gibi zalim de olsa onu kâfir saymak bizim elimizde değildir. Ama bunlara olduğu gibi inanmamış, ya da bunları tahkir etmişse, onu da mü'min saymak bizim elimizde değildir.
Mesele ölmüş gitmiş kâfirler için böyledir. Hayatta olan kâfirlerin doğru yolu bulmaları için dua etmenin ise caiz olduğu görüşü hâkimdir. Çünkü Rasulüllah Efendimiz Uhud Günü mübarek dişleri kırılıp, yüzü yaralandığında, müşrikler için: "Allah'ım kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar" diye dua etmişlerdi. Ibn Abbas da: "Mü'minler kâfir olarak ölmüş yakınlarına dua ediyorlardı. Bunu yasaklayan âyet (Tevbe 113) geldi, onlardan duayı kestiler. Ama bu âyet onların, hayatta olan kâfirlere dua etmelerini yasaklamıyordu" demiştir (Kurtubî, VNI/274). Ama bununla beraber; Buhari'nin nakline göre, Rasulüllah Efendimiz (sav)'in Uhud'daki bu sözü, kendi duası değildir. O bunu: "Daha önce de bir peygamber yaralanmış ve böyle demişti" tarzında söylemiştir (bk. Buharî, magazî; Müslim, cihad 103) şeklinde söyleyip kâfirin hayatta olanına dahi dua edilemeyeceği görüşünde olanlar da vardır (Kurtubî, VNI/278). Fakat böyle dahi olsa, önceki bir peygamberin sözü bizim şeriatimizde neshedilmedikçe bizim için geçerli olacağından (Allah'u alem) hayattaki bir kâfirin hidayete ermesi için dua etmekte bir mahzur olmamalıdır. Çünkü onun hidayeti bulması muhal değildir ve Allah kâfir olanların dünyada iken mü'min olamayacaklarını söylememiştir ki, bizim bunu istememiz, Allah (cc)'in olmaz, dediğinde israr etmemiz anlamına gelmiş olsun. Bir sonraki âyette bildirildigi üzere; Hz. Ibrahim'in Babası için mağfiret dilemesini de böyle anlamak gerekir (Ibn Abbas ayete değişik izah getirir bk. Kurtubî, VNI/274; Ayrıca bk. Celal Yıldırım, Kur ân Ahkâm, N/309 vd.).